Doğduğumuz andan itibaren hatta anne rahmine düştüğümüz anda ilişkilenmeye başlarız bir diğeriyle. İlk ilişkimizi annemizle kurarız. Dünyaya geldikten sonra bir süre onunla yoğun ilişkimiz devam ederken başkalarıyla da tanışırız ve ilişkiler kurmaya başlarız. Zaman ilerledikçe ilişkiler çeşitlenir, biçim değiştirir. Biten ilişkiler, yeni başlayanlar derken tüm yaşam sürecinde insanlarla, hayvanlarla, doğayla, yakın ve uzak çevremizdeki pek çok şeyle ilişkiler yaşarız. Bu ilişkiler zaman zaman yaşamımızı anlamlı kılar, pek çok farklı duyguyu yaşamamıza vesile olur.
Her ilişkinin kendine göre bir dinamiği, ritmi, yaşayanlara göre değişen özellikleri bulunmakla birlikte; bazı ortak özelliklerinin de olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazımızda konumuz ilişkisel ihtiyaçlar olduğu için , tüm ilişkilerde ortak olarak gözlenmiş ve konunun uzmanı kişiler tarafından fikir birliğine varılmış ihtiyaçlardan söz etmek istiyorum sizlere.
Bu ihtiyaçların önemi aslında karşılanamadıklarında yaşadıklarımızda yatıyor. İlişkisel ihtiyaçlar hangi tür ilişkide olursa olsun değişmedikleri gibi, karşılanmadıklarında da benzer sıkıntıların yaşanıyor olması ilgi çekici bir durum aslında. Yani, anne-çocuk arasındaki ilişkideki ihtiyaçlarla dostlar arasındaki ilişkideki ihtiyaçların çok benzer olduğunu ve karşılanmadıklarında da şiddetleri değişiyor olsa da benzer sıkıntılar yaşandığını söylemek istiyorum.
Peki nedir bu ilişkisel ihtiyaçlar o zaman?; Şu ana kadar adı konulabilen ve netleştirilen sekiz ihtiyac mevcut:
1. Güvenlik. İlişki için de kendini olduğu gibi ortaya koyduğunda yargılanmayacağını hissetme ihtiyacı, ilişkiye güvenme
2. Anlaşılma. Kendini önemsenmiş, değerli, anlaşılıyor hissetme ihtiyacı
3. Kabul. Bilgisine, tutarlılığna güvendiği koruyucu olduğuna inandığı birisi tarafından kabul görme ihtiyacı
4. Benzerlik. Benzer özellikleri olan biriyle paylaşım yapma ihtiyacı
5. Kendisini tanımlayabilme. Diğer insanlardan farklı yönlerini ortaya koyabilme ihtiyacı
6. Etki yaratabilme. Ortaya koyduğu /yaptığı şeylerin başkalarında bir değişim yaratıp yaratmadığını görme ihtiyacı
7. Birilerinin kendisi için insiyatif alarak bir şeyler yapması ihtiyacı
8. Sevgiyi ifade etme. Takdiri, minneti, şükranı ortaya koyma ihtiyacı
Elbette bu ihtiyaçların hepsinin tam anlamıyla karşılanması mümkün olmayabilir. Sürekli olarak bir ilişkide karşılanmıyor oluşu sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Genel anlamda karşılanamyan bu ihtiyaçlar; kişilerde doyumsuzluk, boşluk hissi, sevilmiyor gibi hissetme, kendini şansız biri olarak görme, yaşamı anlamsız bulma , kendine bir anlam yaratamama, değersizlik hissi, insiyatif alma güçlükleri, sürekli erteleme gibi durumlara neden oluyor.
Çocukluk döneminde bu ihtiyaçların karşılanmıyor oluşu ise ; çocuklara için travmatik etkiler yaratarak hem o yıllar hem de yetişkinlik döneminde gelişebilecek psikolojik sorunlara zemin hazırlamakta.
Bu yönüyle ilişkisel ihtiyaçlar büyük önem taşıyor. Hem çocuklarımızı yetiştirirken, hem de kendi ilişkilerimizde bu ihtiyaçları göz onunde bulundurarak dikkatli olmak çocuklaarımız için büyük bir yatırım kendi ruh sağlığımız için de önemli bir koruma olacaktır