Duygusal Yeme

İnsan yavrusu, dünyaya geldiği günden itibaren yaşamını sürdürmek, sağlığını korumak, büyümek, gelişmek, üretmek için beslenmek zorundadır. Beslenme, vücudun hem büyüme ve gelişmesi hem de enerji sağlaması için gereklidir. Ancak gereğinden az ya da fazla besin alımı hem bedensel hem de ruhsal sağlığı ciddi şekilde bozar sağlığını.
Yeme davranışı; fizyolojik, demografik, coğrafi, sosyal, ekonomik ve kültürel koşullardan ve kişilerin besinler ile ilgili deneyimleri ve beslenme durumundan da etkilenebilen, bireyin beslenme ile ilgili tüm bilgilerini, davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini oluşturan eğilim olarak ifade edilmektedir.

Beslenmenin biyolojik ihtiyaçlarının yanı sıra psikolojik ihtiyaçlarla da bağlantısı vardır. Bireyler duygusal durumlarına göre hiç yemek yemeyebilir, aksine fazlasıyla yemek yiyebilir. Bu durum psikolojik faktör olarak açıklanabilir.

Duygusal yeme; yalnızlık, kaygı, stres, depresyon, öfke gibi olumsuz duygulara karşılık olarak ortaya çıkan aşırı yeme durumudur. (Bireyler arası farklılık göz önüne alınmalıdır).
Yiyeceklerin beyinde yarattığı haz etkisi ve olumsuz duygunun deneyimlenememesi ve ortaya çıkan duygu ile baş edilememesi bir araya geldiğinde “duygusal yeme” bir alışkanlık haline gelebilmektedir ve kişi duygularıyla yemek yiyerek baş etmektedir.

Kişiler öfkeliyken, stresliyken abur cubur fazlasıyla yediklerinden, canları sıkıldıklarında, zor bir gün geçirdiklerinde direk tatlıya yöneldiklerinden yemeden rahatlayamadıklarından, kendilerini sürekli buzdolabı başında bulduklarından bahsedebilirler.

Yiyeceklerin görüntüsü, kokusu duygusal yiyen kişiler için çok etkili birer tetikleyici olur. Mesela okulda zor bir gün geçiren birisi eve dönerken fırından, pastaneden gelen kokulara karşı koyamayıp aşırı yeme eğilimine girebilir. Tetikleyiciler çoğunlukla duygusal yemeyi başlatan faktörler olurlar.

Kilo problemi yaşayan veya zayıflama sürecinde olan kişilerde duygusal yemeye sıklıkla rastlanabilir. Kişiler zaman zaman katı diyetler ile yemek alışkanlıklarını kısıtlayabilir ve kendisini bir savaş içerisine sokabilir. Yasakladığı besinlere karşı arzusu arttığı ve karşı koyamadığı noktada kişi kendini pişman ve endişeli hisseder. Ayrıca; stresli ve kaygılı kişilerin yüksek yağlı, şekerli veya baharatlı yiyeceklere daha fazla yöneldiği söylenmektedir. Bazı kişiler kilosuna dair yorum yapılmasından rahatsız olacağı için bir sosyal ortama girmekten kaçınabilir; kendisini koca bir kavanoz çikolata başında bulabilir. Bu durum kişi için o kadar rahatsızlık verici olur ki; olumsuz duyguyu hissetmek yerine yemek yiyerek dikkatini dağıtmaya çalışılır.
Duygusal açlık sırasında tercih edilen yiyecekler çoğunlukla yağlı, şekerli ve yüksek kalorili olmaktadır. Duygusal yeme, herhangi bir fizyolojik açlık, öğün zamanının gelmesi ya da bir gereklilik olmaksızın bireyin yeme davranışı göstermesi ve bunu bir duygulanıma cevaben gerçekleştirmiş olmasıdır. Gerçek bir ihtiyaç değildir; ertelendiğinde ya da yerine getirilmediğinde ortadan kaybolur. Duygularımızın, iş̧tah ve besin alımı üzerinde %30-48 oranında artma veya azalmaya sebep olduğu belirtilmektedir.

Fiziksel açlıkta gerçek bir açlık söz konusu olur. Yemek yedikten birkaç saat sonra ortaya çıkan açlıktan midenin guruldaması tam olarak fiziksel açlıktır. Ani değildir, yavaş yavaş gelişir. Doyurulması gereken bir bünye, beden söz konusudur; duygusal açlığa göre gerçek bir ihtiyaçtır. Yerine getirilmediğinde baş ağrısı, hipoglisemi gibi bedensel belirtilere neden olabilir.
Duygusal yeme davranışlarının altında yatan fizyolojik mekanizmalar yeni bir kavram olması sebebi ile çok net değildir. Besin öğesine bağlı fizyolojik değişikliklerin duygu durumunu düzenlemeye yardımcı olduğuna ilişkin görüş hakimdir.

Karbonhidrattan zengin besinler yendikten sonra ruh halinde olumlu değişiklikler gözlenir ve bu etkinin yemek yendikten sonra beyindeki seratonin miktarının artmasına bağlıdır.
yüksek yağ ve karbonhidratlı besinlerde hipotalamo pituiter; adrenal sistemi etkileyerek, stres yanıtını bozarak kişilerde ruh halinde iyileşmeye neden olabilmektedir.

YAYGINLIK-SIKLIK

Duygusal yeme için risk grupları çocuklar, ergenler ve obez bireyler olabilir.
Duygusal yemenin kilo kontrolü düşük ve beden kitle indeksi yüksek kişilerde daha sık olduğu ortaya konmuştur.
Yapılan bir çalışmada erken başlangıçlı obezitesi olan kadınlarda olumsuz duygulanıma cevaben yemenin ve açlıktan ziyade duygusal uyarılma nedeniyle yemenin daha sık olduğu bulgulanmıştır.
Yiyecek alımını artıran kadınların %71’inin diyet yapan kadınlar olduğu bildirilmiştir

KLİNİK BELİRTİLERİ

Olumsuz duygular tarafından tetiklenen yemek yeme isteği
Yeme davranışı genelde evde ve gizli yapılır ve yüksek kalorili besinler seçilir
Sürekli yemek yeme ihtiyacı
Sonrasında gelen suçluluk duygusu
Uzun vadede, tekrar yeme isteği
İçinden çıkılamaz bir döngü
Yiyeceklerle gelen rahatlama hissi, bir süre sonra, olumsuz duyguları ve yemek yemeyi tetikleyen bir uyarana dönüşür (Nora Psikoloji, 2016)
Özetle; aç değilken yemek, gizli yemek, kısa zamanda çok yemek ve yedikten hemen sonra daha iyi hissetmek ve sonrasında suçluluk duymak klinik belirtileri arasındadır.

RİSK FAKTÖRLERİ

Çocuklar ve Ergenler;

Hollanda’da yapılan bir araştırma, düşük aile desteği, yüksek psikolojik kontrol ve yüksek davranışsal kontrol , bağlılığın düşük olması çocuklarda duygusal yeme ile ilişkili olabileceğini göstermektedir.
Obezite; Psikosomatik teoriye göre duygusal yemek yeme, obezitenin etiyolojisinde etkili rol oynamaktadır. Öğrenilen daha önceki deneyimler nedeni ile duygusal stresi azaltmak için besinleri kullanır; açlığı azaltma ya da bastırma eğilimi gösterirler.
Kadınlar: Kadınlarda erkeklerden daha yaygın olduğu söylenir.

Aleksitimi,

Kilo verdirici tedaviler de duygusal yemede risk faktörlerine girmektedir.
Son yıllardaki araştırmalar, stresin kadınlarda duygusal yeme için en güçlü tetikleyici olduğunu göstermektedir.
Erkeklerdeki duygusal yeme oranı kadınlara kıyasla benzer ç̧ıkmıştır. Ancak erkeklerdeki duygusal yeme tetikleyicileri kadınlara göre daha spesifik olmayan duygusal faktörlerdir.
Algılanan stres, endişe, gerginlik ve kaygı kadınlarda duygusal yemeye daha çok teşvik ederken, erkeklerde duygusal yemeyi etkileyen faktörlerin daha karışık ruh halleri olduğu bildirilmektedir.

TETİKLEYİCİLER

Stres; pek çok araştırma, stresin sağlığı psikolojik süreçlerde etkilediği gibi, yiyecek seçimi ve alımında da etkilediğini göstermektedir. Ağır iş yükü, stresli ilişkiler, stresli ortamlar, stres yaratan kaynaklar yeme durumlarını etkileyebilmektedir.

Bir araştırmada bireylerin %30’nun stres altına girdiklerinde yiyecek alımının arttığı ve stresin kilo alımına neden olduğu bulunmuştur. Stres altındayken insanlar daha fazla kalorili tatlılar ve yağlı yiyecekler tercih ederken, meyve&sebze tüketiminde azalma görülmektedir.

Ağır ve kısıtlı diyetler; Zellner ve ark. Tarafından yapılan bir araştırmada, yiyecek alımının arttığı kadınların %71’nin diyet yaptıkları görülmüştür.

Depresyon: Bir çok araştırma depresyon ve duygusal yemeyi konu olarak almaktadır. Yüksek depresif belirtiler, duygusal yeme davranışları ile ilişkili olabilir.
Ebeveyn Modellemesi: Ebeveynler, modelleme yolu ile çocuklarının duygusal yeme davranışlarını etkileyebilir. Yapılan araştırmalar, duygusal yeme alışkanlığı olan çocukların ebeveynleri ile benzer bir beslenme stili olduğunu göstermektedir. Çocuklar, sadece yiyecek alımını, seçimini değil besinlere karşı tutumlarını ve yeme davranışı nedenlerini de modelleyebilirler.

Öfke: Öfke, olumsuzluk, uyarılma gibi, bilişsel/davranışsal eğilimler gibi özelliklere sahip bir duygusal durumdur. Öfke, hem kadınlarda, hem erkeklerde yemek yeme davranışlarını tetiklemektedir.

Can sıkıntısı: Sıkıntı, pek çok kişinin gözden kaçırdığı bir yeme tetikleyicisidir. Kişilerde ‘evde kalıp sıkıldığımda direk mutfağa yöneliyorum’ sık sık rastlanabilen söylemlerdir.
Mutluluk: Olumsuz duyguların yemek durumlarını tetiklediği gibi olumlu duygular da etkileyebilmektedir.

TERAPİ

Terapi sürecinde, kişide yemek ne anlam ifade ediyor? Yemek ve duygular arasında nasıl bir bağlantı var? Kişiyi yemeğe iten durumlar neler, tetikleyiciler neler, kişiyi yemeğe yönlendirdikten sonra kaçışı olan duygu veya duygular neler? bunlara bakılabilir. Daha etkili baş etme stratejileri sağlanabilir.

Danışan yemek durumlarından ötürü suçluluk, tiksinti gibi duygulardan bahsedebilir, terapistin vereceği psikoeğitim çok önemlidir. Yalnız olmadığını, yaygın görülen bir durum olduğunu danışanla paylaşabilir.

Terapist etkin dinleme becerisini kullanarak danışanın hayatında yemenin kısa vadede ve uzun vadede etkilerini saptayabilmeli, hangi duygudan kaçış olduğunu görebilmeli ve yargılamadan danışanda farkındalık sağlamaya çalışmalıdır.

Duygu çalışmaları fazlasıyla yapılabilir, kişileri duygu paylaşımına teşvik etmek gerekir. Sokratik sorgulama ve aşağı ok tekniği kullanılabilir. Bilişsel çarpıtmaları saptayıp, bunlarla çalışarak bilişsel yeniden yapılandırma tekniği kullanılabilir.

Metaforlar kullanılabilir.

Danışan ile aktivite eylem planları oluşturulabilir. Duyguların alevlendiği noktalarda yemeğe yönelmekten başka yolların da olabileceğini danışana aktarmak, farkındalık sağlamasına yardım etmek gerekir. Devamında tıpkı bir intihar önleme planı gibi (uyarıcı işaretleri, tetikleyiciler) bir plan yapılabilir.

Erken dönem yaşantıları çalışılabilir, psikodinamik çerçeveden içine aldığı, yuttuğu yemeklerin aslında anlamı nedir bakılabilir.

Posted in Genel, Genel Bilgiler, İlişkiler, İş Hayatı, Psikiyatrik Hastalıklar and tagged , , , , , , , , .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir