Koronavirüs ruh sağlığımızı nasıl etkiliyor?

Günlerdir hepimizin konuştuğu- düşündüğü tek bir konu var: Koronavirüs. Nasıl bir virüs bu, nasıl bulaşır? Hastalığın belirtileri neler? Kendimizi nasıl koruruz? Türkiye’de ve dünyada hastalanan-ölen sayısı kaç? Nereden maske, dezenfektan bulurum? Yeterince önlem aldım mı? Daha ne kadar süre evde kalacağız? Bu kadar önlem fazla değil mi? Bu soruları daha uzatmak mümkün elbette. Bu tür sorular ve yol açtığı kaygılar kimileri için büyük sorunlara yol açabilmekte.
Kimilerimiz sürekli tv’den, internetten, sosyal medyadan haberleri, son gelişmeleri takip etmekte ve öğrendikleriyle karamsarlıkları, belirsizlikleri ve kaygıları artmakta; kimilerimiz ise ne kadar önlem alırsa alsın yeterli bulmuyor, sürekli kaygı içinde felaket senaryoları kurguluyor ve karanlık bir geleceğe dalıyor. Elbette bu duruma daha soğukkanlı yaklaşabilenler de var, gerekli önlemler alıp, evinde işlerini yürütmeye çalışan, haberleri izleyip gelişmeleri takip eden ancak kaygı düzeyinin morallerini bozmasına ve kendilerini yıpratmasına izin vermeyenler de. Bir de virüsü gereğince ciddiye almayıp hem kendisini hem de diğer insanları tehlikeye atan kişiler var, hijyene, sosyal mesafeye dikkat etmiyorlar, kendini korumuyorlar, evde kalmaları gerektiği halde kalmıyorlar. Çalışmak ve başka zorunluluklar nedeniyle bazı önlemleri alamayan kişileri bu kapsamın dışında tutmak gerek elbette.
Virüs ve hastalıkla ilgili kaygılar dışında rahatsız edici bir diğer konu da evden çıkamıyor olmak, kendini sıkıştırılmış, hapsedilmiş gibi hissetmek olabiliyor. Bu durumun ne kadar süreceğinin bilinmemesi bu sınırlanma halini daha da rahatsız edici bir hale getirebiliyor.
Bir başka rahatsız edici konu da; belirsizlik. Pek çoğumuz için önümüzdeki haftalar ve belki aylar yaşamımızın her alanında neler olacağı, ne yapacağımız konusu belirsiz ve bu belirsizlik neredeyse tüm dünyayı kaplamış durumda olduğundan daha ürkütücü ve rahatsız edici bir hal alıyor. İş yaşantımızı düzenleyemiyoruz, bir yere kadar evden yürütebilsek te bazı noktalarda belirsizlikler ciddi gerginlik ve kaygıları da beraberinde getiriyor. Kimileri için işsiz kalma endişesi, kimileri için işini kapatacak olma durumu, ödenmeyi bekleyen faturalar, planlanmış işlerde öngörülen ciddi aksamalar, yüz yüze yapılması veya bizzat insan emeğiyle yapılması gerekli işlerin aksıyor olması hem kişisel hem toplumsal düzeyde kaygı ve tehdit edici düzeylere varabiliyor.
Hastalanmamayı başarabilecek miyiz?, hastalanırsak tedavi şansımız olacak mı? Başka bir hastalığımız olursa hastaneye gitmek tehlikeli olur mu? , gitmezsek ne yapacağız? Gibi sorular da sağlık konusunda yaşanan belirsizlikler ve dolayısıyla kaygı uyandıran durumlar. Gerekli önlemleri almak, hijyen kurallarına uymak ve olabildiğince evde kalmak hastalanmamak için yapılabilecek en iyi davranışlar. Bunların yanında; bağışıklık sistemini destekleyebilmek için iyi beslenmek, nasıl olsa evdeyim diye düşünerek geç saatlerde yatmamak ve uyku düzenini sürdürmek, insanların dışarıda olmadığı veya az sayıda insanın olduğu zamanlarda açık havada yürüyüş yapmak( oksijen alabilmek) , dışarı çıkma şansınız yoksa en azından evde açık pencere ile hareket edebilmek, tüm evi günde birkaç kez havalandırmak önemli. Sağlık sistemi şu anda büyük oranda korona virüse odaklanmış olmakla birlikte ciddi bir sağlık sorunu yaşandığında elbette gerekli müdahale yapılacaktır.
Sosyal ortamlara ne zaman döneceğimiz, arkadaşlarımızı, yakınlarımızı ne zaman görmeye başlayacağımız, bunlar da belirsiz olan diğer konular.
Tüm bu belirsizliklerin ve kaygıların yarattığı olumsuz atmosferin içinde kaybolursak ve sürekli bu konuları düşünerek gelecek ve kaygı odaklı yaşamaya başlarsak stres düzeyimizin yükselmesi kaçınılmaz olacaktır. Yükselen stres düzeyinin etkilediği n önemli alanlardan biri de bağışıklık sistemimizdir.
Evde kalmak durumunda olduğumuz ve pek çok şeyi kısıtlı yaptığımız, birçok alanda belirsizlik ve kaygı yaşadığımızı bu olağanüstü günlerde stres düzeyimizi azaltacak neler yapabiliriz:
• Tv, sosyal medya, internet gibi kaynaklardan haber takip etme konusunda kendimize kısıtlama getirmek. Daha fazla izlemek, gün içinde hangi ülkede, kimlere ne olduğunu öğrenmek moralimizi bozmak dışında bir işlev görmez, bu nedenle gün içinde bir yada iki kez gibi kısıtlamak dha az etkilenmeyi sağlayacaktır.
• Uzun zamandır vaktim olsa da, evde olsam da yapsam dediğiniz işler varsa onları yapmaya yönelmek, kaygıyla beklemek ya da bu konuya odaklanmaktan daha fazla işe yarayıp odağınızı dağıtacaktır
• Evde beraber olduğunuz kişilerle birlikte yapabileceğiniz aktiviteler bulmak, birbirimizden aslında ne kadar uzaklaştığımızı, gündelik yaşam içinde ilişkileri ne kadar geri plana atmak zorunda kaldığımızı hatırlatacaktır.
• Belirsizliklere ve geleceğe yönelik kaygılara odaklandığımızı hissettiğimiz noktalarda bugüne ve şu an sahip olduklarımızı hatırlamak, halen yapabiliyor olduklarımız devam ettirmek
• Yaşananlar sizi çok üzüyor, çaresiz hissettiriyorsa, belki de şuan yardım edebileceğiniz kişiler olup olmadığını araştırmak. Örn; ailenizdeki veya çevrenizdeki yaşlı veya dışarı çıkamayan kişilerin ihtiyaçlarını sağlamak için onlara sanal alışveriş imkanı sunmak işe yaradığınızı düşünmenizi ve daha iyi hissetmenizi sağlayabilir.
Bu salgın daha bir süre hayatımızda olacak ve herkesin yaşamında benzer ya da farklı sorunları da beraberinde getirecek. Umudumuzu ve yaşam enerjimizi kaybetmeden, tüm önlemleri aldıktan sonra akışına bırakmayı bilerek yaşarsak en azından stres düzeyimizi kontrol edebilme şansımız olur.

Posted in Aile, En Çok Okunanlar, Genel, Genel Bilgiler, İş Hayatı, Öne Çıkan, Psikiyatrik Hastalıklar, Yazılar and tagged , , , , , , , , , , , , , .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir