Günümüzde zayıf olmak, ince olmak; narin, zarafet olarak algılanmakta; pek çok genç kız mankenlere, güzellere, dansçılara özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmakta. Belli bir kiloda olmak güzelliğin yanı sıra sağlık açısından da arzulanan bir durum. Ancak, bazen kantarın topuzu kaçabiliyor, kilo vermek için yapılan diyetler, egzersizler derken kişiler ne kadar zayıflasalar da kendilerine yeterince güzel bulmayabiliyor ve hedeflenen kilo giderek aşağı çekiliyor. Diyet veya egzersizin yetmediği noktada; bir şekilde kusma yoluyla veya diüretik ve laksatif adı verilen ve yenilenlerin hızlıca dışarı atılmasına yardımcı olan ve böylece de kilo alınmasını engelleyen ilaçları keşfedip kullanmaya başlıyorlar. Zaman zaman ise “yediklerimi dışarı kolayca atabilirim ve kilo almam” düşüncesi ile daha çok abur cubur diye adlandırılan karbonhidrattan zengin yiyecekler seçilerek adeta tıkınırcasına yenilebiliyor. Bu tıkınmaları kendini kusturmak ve ilaç kullanmak gibi yöntemler izleyebiliyor. Tıkınma ve dışarı atma davranışı ara sıra olurken sürekli olan “aşırı kiloluyum”, “bu halimle beni kimse güzel bulmaz, zaten güzel değilim” düşüncesi ve kilo vermek için aşırı, yoğun çabalar. Tahmin edilebileceği gibi bu kişilerin ruh sağlığı hem bu düşünceler hem de vücudun yeterli beslenememesi nedeniyle yıpranırken bedende de ciddi ve bazen geri dönüşü olmayan hasar olabilmekte.
Tabii ki diyet yapan sporla ilgilenen kilo verme çabasında olan herkes bu tür bir durumla karşı karşıya kalmaz yukarda anlatılan bu hastalıklı durum belli kişilik özellikleri olan aile yapısında belli özelikler olan kişilerde daha fazla ortaya çıkabilmektedir. Yukarda tanımlamaya çalışılan bu hastalıklar tıpta anoreksiya nervoza ve bulimiya nervoza olarak adlandırılmaktadır. Bu hastalıkların gelişiminde pek çok faktör rol oynaya bilmektedir.
Bu kişiler genellikle; sosyal anlamda daha içine dönük insan ilişkilerinde daha kendilerine güvensiz, oldukça titiz ve düzenli, aşrı kuralcıdırlar. Her zaman en iyiyi, en doğruyu yapmayı hedeflerler. Genellikle çocukluk dönemlerinde toplum içinde parmakla gösterilen örnek çocuk olarak nitelenen başarılı kişilerdir, ancak kendi içlerinde yoğun biçimde yetersizlik duygusu yaşarlar. Başkalarını memnun etmek, yaptıkları herşey de onay almak onlar için çok önemlidir, sevgi görmeleri buna bağlıdır. Ancak başkasını memnun ettiklerinde varlıklarını hissedebileceklerini düşünürler. Sıklıkla kendilerini suçlu bulur, pişmanlık duyarlar. Onlar için bir diğer önemli konuda kurallarıdır. Neredeyse esnemeyecek kadar katı kuralları ve önyargıları yaşamlarını belirler. Kontrollerini, kendi üzerlerinde ki hakimiyetlerini yitirecekleri duygusu o kadar yoğun yaşanır ki kendileri üzerlerindeki denetimlerini vücutlarina çevirirler. Görünümleri aşırı önemlidir ve kilolarını kontrol ederek tüm dengelerini sağlayabileceklerini düşünürler. Kilo vermek bu kişiler için etkileyici, çarpıcı bir başarı halini almıştır, böylece kilo vererek kendilerini daha çok sayıp taktir edeceklerini düşünürler. Kilo verme yoluyla öncelikle bedenlerini ve daha da önemlisi hem kendilerini hem de yakın çevrelerini kontrol altına alabilmektedirler. Yakın çevrenin bu aşırı duruma ilgisiz kalması elbette ki beklenemez. Gözlerini kapatıp bu durum nedeniyle hastanede yattığını ve baş ucunda sevenlerinin olduğunu düşleyenlere rastlanmaktadır. Böylesine zayıf düşmelerinin, sık sık kusmalarının, ilaç kullanmalarının bedenlerine çok zararlı olduğunu bildikleri halde bir türlü vazgeçememeleri; biraz da kendilerine olan saygılarını yitirmek istememelerine, kendileri ve çevreleri üzerine kurdukları denetimden vazgeçememelerine bağlı olabilir.
— Çocukluk yıllarında kendini ortaya koymakta, isteklerini , gereksinimlerini dile getirmekte güçlük çekenler;
— Anne- babasının kendilerinde gördükleri olumsuzları bir şekilde yansıttığı çocuklar;
— Çocukluklarından beri anne- babalarının kendileri için arzuladıkları yaşam tarzını onlar yerine yaşamak zorunda olduğunu hissedenler;
— Sadece ilginç veya başarılı olurlarsa aileleri veya yakın çevreleri tarafından onaylanacağını, daha da önemlisi sevileceğini düşünenler;
— Kendi yaşamlarını kontrol edemediğine inananlar;
Yukarıda sözünü ettiğimiz duygu ve düşüncelere sahip kişilerde modern toplumun neredeyse dayattığı “zayıf olmak güzel ve sağlıklı olmak demektir” söylemi abartılı ve hatta hastalıklı bir hale çok daha kolaylıkla dönüşebilmektedir. . Düzensiz yeme alışkanlıkları, fast- food denilen ve karbonhidrattan yana zengin yiyeceklerin daha fazla tüketilir olması, yemek yemek için bir sofra düzeni olmaksızın ayak üstü bir şeyler yemek ya da herkesin farklı zaman ve yerlerde yemek yemesi gibi bu çağda yaygınlaşan alışkanlıklar da bu tür bir hastalığın gelişimine katkıda bulunmaktadır.
Ergenlik dönemi, hormonların etkisiyle kişilerin kilo almaya eğilimli olduğu bir dönemdir. Aynı zamanda da; çevreninin, yakın arkadaşların ilgisine, onayına en çok gereksinim duyulan zamandır. Bu ilginin bir kısmı da vücuda yöneliktir. Güzel görünmek, herkesin kafasını çevirip bakacağı ve hatta bakmaya doyamayacağı kadar güzel olmanın koşulu da; zayıf olmaktan geçmektedir. Özenilen, onun gibi olunmak istenen kişilerin çoğu, fiziksel açıdan da beğeni toplayan kişilerdir. Diyetler, yoğun egzersizler, bu nedenlerle de çok önemli olmaktadır. Kilolar verilmeye başlandıkça ve övgüler alındıkça, bu durum böyle devam edebilir. Bu noktada önemli olan; nerede duracağını bilmektir.Yukarıda sözünü ettiğimiz kişilik özelliklerine, aile yapısına sahip ve alışkanlıkları da bu yönlerde olan kişilerde durma noktasına karar vermek her zaman olanaklı olmayabilir. Hedeflenen kilo sürekli aşağıya çekilir, diyet ve egzersizin yetersiz kaldığı noktada, bir şekilde öğrenilmiş olan kusmalar ve diüretik veya laksatif tarzı ilaçlar devreye girmeye başlar. Bu durum sürekli bir hal aldığında da hastalıktan söz etmeye başlarız.
Anoreksiya veya bulimiya olarak adlandırılan bu hastalıklar ilerlediklerinde ne tür zararlara yol açarlar?
• Adetlerde düzensizlik ve bir müddet sonra hiç adet görememe
• Vücudun susuz kalmasına bağlı olarak ciltte kurumalar, pullanmalar
• Vücudun elektrolit dengesinin bozulmasına bağlı olarak karaciğerde, böbrekte iflasa kadar gidebilecek hasarlar
• Kolesterol değerlerinde yükselmeler
• Çok ciddiye varabilecek beyin hasarları
• Kalpte ritim bozuklukları ( kalbin atışın düzensizleşmesi)
• Uzun süre müdahale edilmezse , nadir olmakla birlikte kişiler ölebilirler.
Bu kadar ciddi sorunlara yol açan ; bu hastalıklı diyet yapma, ilaç kullanma veya kendini kusturma çabaları, kişilerin ruhsal amaçlarında çok fazla hizmet etmez. Halen aynadaki görüntülerinden memnun değillerdir, kendilerini halen yetersiz ve başarısız hissetmektedirler. Yaşamlarını kontrol altında tutmaya çalışırken ipin ucu neredeyse tamamen kaçmıştır. Başlangıçta yakın çevrelerinden görmeyi bekledikleri ilgiyi, özeni görmüşlerse de, bu durumun uzamasıyla birlikte yakınlarında da bir bıkkınlık , çaresizlik olmakta, içten içe onların öfkelerini üzerlerine çekmektedirler. Bu gelişmeler sonucunda; kendilerini giderek daha mutsuz hissetmeye, yaşamdan zevk alamamaya başlayabilirler. İlgi duydukları, yapmak istedikleri şeylerin sayısı giderek azalabilir, uykuları düzensiz bir hal alabilir, kendilerini sürekli yorgun, halsiz hissedebilirler. Çabuk sinirlenirler, en ufak bir sözden alınabilirler. Dikkatleri oldukça dağılmış olabilir. Oldukça gergin, endişe bir hal almış olabilir. Her şeyi kafalarına takabilir, detaylar üzerinde çok fazla duruyor olabilirler.
Bir uzmana danışılması için en uygun zaman; zayıf olma isteğinin ve bunun paralelinde gelişen yoğun egzersiz, kusma veya ilaç kullanma gibi davranışların süreklilik kazandığı ve zararlarını bilinmesine rağmen bir türlü kişilerin vazgeçmeye ikna edilemediği dönemdir.işler bu aşamaya geldikten sonra kişisel çabalar veya aile desteği tek başına yeterli olmayabilir. Tedavilerde ailenin destek olması ve hasta kişinin çabalarının da çok önemli olduğu asla unutulmamalıdır.
Yeme sorununu ön plana çıkarmayan, kişiye çevresinde davranışları nedeniyle rahatsız olduğu kişiler gibi davranmayan bir terapistle kurulacak olumlu bir ilişki ilk ve tedavideki en önemli adımdır.
Tedavi sırasında;
• Önemsendiklerini hissetmeleri,
• Kendilerinin sorun olarak algıladıkları şeyi tartışabilir olmaları,
• İnisiyatif kullanmalarına olanak tanınması,
• Kendi duygu ve düşüncelerini serbestçe ifade edebilmeleri,
• Kendilerini yeterli- başarılı hissetmek için vücutlarına gereksinimlerini kalmadığını fark etmeleri,
• Yaşamlarını kontrol altına alabileceklerini fark etmeleri
sağlandığında , bu kişiler yeni bir yaşama merhaba demiş olabilirler. Yeni keyifler, yeni tatlar sayesinde yaşamlarını güzelleştirebilir, yaşamın zevk alınacak yanlarını keşfetmiş olurlar.
—